International Ankara Conference on Scientific Researches, Ankara, Türkiye, 4 - 06 Ekim 2019, cilt.1, sa.1, ss.557-565
Toplumsal değerlerin ve normatif
yapıların gelecek kuşaklara aktarılmasında, ailenin ve eğitimin rolü temeldir.
Bu öğelerle ilk kez ailenin kodlayıcı ortamında tanışan çocuk, bu öğelerin daha
geniş bir perspektifte ve kurumsal bir boyutta aktarım süreciyle, eğitim
sisteminde tanışır. Okunan/tartışılan bir metne hangi açıdan bakılacağını
belirleyen ve görünen ve örtük mesajları çözümleyip öğrencilerine aktaran
öğretmen, aynı zamanda yukarıda sözü edilen kültürel değerleri ve normatif
yapıları da aktarmaktadır. Bu süreçteki farklılıkların dışavurumlarındaki tavır
ve değişik iletişim kanallarının devreye sokulması toplumsal huzurun ve
birlikteliğin sağlanmasında çok önemli bir faktör olduğu için, bu konuda
farkındalık oluşturmak ve bu farkındalığı gelecek kuşaklara aktarmak ise bir
eğitim sisteminin temel belirteçlerinden birisi gibi görünmektedir.
Öğretmenin kültürel değerleri ve
normatif yapıları aktarım konusundaki belirleyici rolünü başlangıç noktası
olarak alan bu çalışma, ODTÜ Eğitim Fakültesi’ndeki öğretmen adaylarının bu
konudaki tutum ve görüşlerine dair bir değerlendirme yapmayı hedeflemiştir. Bu
amaçla öğretmen adaylarına 11 temel araştırma sorusu izleğinde 30 soruluk bir
anket verilmiş ve ulaşılan bulgular düzenlenmiştir. Bu sorular, öğretmen
adaylarının, toplumsal, dinsel, dilsel, toplumsal cinsiyet, siyasal görüş, yaşam
biçimi, dezavantajlı olma, zevkler gibi hususlarda farklılıklara olan tutumlarını mercek altına almıştır. Ayrıca bu
noktalardaki farkındalıklarının nasıl oluştuğuna dair sorularla da, aile, okul
ve (sosyal) medya seçeneklerinden hangisinin öğretmen adaylarının görüşlerinin
şekillenmesinde daha etkin rol oynadığı sorusuna yanıt aranmıştır.
Öğretmen adaylarının çok önemli bir
bölümü toplumsal farklılıkların ikili ilişkilerde önemli olmadığını
belirtmiştir. Bu farklılıklar arasında, siyasi görüş farklılığı hakkındaki
soruya verdikleri cevap ayrı bir önem arz etmektedir çünkü onların cevapları
toplum genelinde bir dönüşüme de işaret etmektedir. Verilen cevaplarda dikkat
çeken diğer bir noktaysa, medyanın kodlayıcı gücünün ve potansiyelinin en az
aile ve okul kadar hatta bazı durumlarda daha da fazla önem kazandığıdır. Ancak
dijital teknolojiler sonrası medyanın hem çok merkezli ve denetlenemez olması
hem de öğrencilerin bazı bilgilere erken yaşlarda ve riskli ortamlarda maruz
kalması çok kültürlü bir eğitimin içinde barındırdığı riskleri ve tehlikeleri
ciddiye almayı gerektirmektedir. Sosyal medyanın eğitimde kullanımı ve
öğrencilerin erişimi vs. gibi noktalarda eğitim sisteminde ciddi bir açığın
olduğu göze çarpmaktadır. Öğretmen adaylarının verdikleri cevaplar genel olarak
onların toplumsal değişimi anlama ve bu konuyla baş etme konusunda hoşgörülü ve
çoğul bir perspektife sahip olduğunu göstermekle birlikte bu çalışma daha önce
öngörülemeyen bir noktaya da dikkat çekmektedir. Bu sonuçlar hem eğitimin hem de
medyanın, çoğulcu bir bakış açısı geliştirme, demokratikleşme, toplumsallaşma
ve toplumsal barışı sağlamadaki önemini göstermekte ve dolayısıyla toplumsal
farklılıklarla ilgili proje ve çalışmalarda eğitim kurumlarının ve medyanın
öneminin tanınarak yeni düzenlemelerde bulunulmasının önemine işaret
etmektedir.