Yokzamanda Var Olmak


Işıtman Ö.

Zaman Sempozyumu, OMÜ Mimarlık Fakültesi ve Mimarlar Odası Samsun Şubesi, Samsun, Türkiye, 19 - 20 Mayıs 2023

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Samsun
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Orta Doğu Teknik Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Sanatın şimdiki mücadelesi sayısal dünyadaki yokzamanda var olmak.

 

Katı olan her şeyin sayısallaştığı, yeni mekânın düz ekrana dönüştüğü günümüzde her şey, tüm değerler, hayat da sanat da değişiyor. Geçmişi şimdiye taşıyan Fotoğrafın icadı zamanı da mekânı da değiştirdi. Zaman, Einstein in görelilik teorisiyle muğlaklaştı, sesin kıtalar arası eşzamanlı olarak aktarılmasıyla da mekân... Ve dün dünde kaldı. Bugün sayısal teknolojilerin toplumlarda yarattığı değişimin biri bilimsel gelişimse diğeri sunulan dönüşüm. Mekânsalın bozulması telefon ve radyo dalgalarıyla başlamıştı. Zamansalın ki fotoğrafla. Öznenin ölümü ve nesnenin yitimi ise hareketli görüntüyle. Zamanın mantıksal dizilişini de biyoteknolojilerle genom projesi, genetik bilimi, siborg mühendisliği bozdu, bozuyor, hedefinde ölümsüzlük var. İletişim ağlarını kuran dijital sistemlerle, yapay zekâ teknolojileriyle sayısal ve algoritmik bir kültür oluşurken bu kültürde insanın nasıl konumlanacağı, şekilleneceği henüz bilinmiyor.

 

Sayısal dünya; hayatı da, sanatı da kaçınılmaz olarak değiştirirken olmayan bir mekânda ve zamanda bedeni olmayan öznelerle (!) ya da kurgulanmış bedenlerle yaratılıyor. O dünyada hiçbir şeyin gerçek olmadığı biliniyor ama kimse gerçeği aramıyor da olabilir. Sayısal dünya; sanatın yeni oyun alanı. Mekânı ise bir düzlemin sunduğu sonsuz boşluk. Bu boşluk aynı zamanda sanatçının vazgeçilmez özgürlük alanı. Sanatçı için keşfedilecek fethedilecek, sorgulanacak yeni bir alan. Veriler, algoritmalar, yazılımlar, sistemler bu alanın malzemesi, tekniği, üretim dili. Kurgusal sayısal dünya sanki Einstein’ının tekillik noktasının ya da karadeliğin ispatı, yansıması gibi. Kara deliklerde mekân da zaman da yok. Zamanın belli bir biçimi de yok. Ancak zaman her şeyi eşit derecede ‘gerçeğe’ yönelttiğinden gelecek ve geçmiş şimdiki zaman kadar gerçek. Bu nedenle de kara deliğin içindeki sonsuz gelecekte hep aynı ana çıkılıyor. Tıpkı hep şimdide yaşanan sayısal dünya gibi… Bu dünyada bireyin var olabilmek, görünür olabilmek için tek seçeneği var; ya şimdi ya da hiç. Burada zaman kavramı yok ya da yokzaman olan, bir ana sıkışmış, akmayan, olmayan bir şey… Manuel Castells’in zamansız zamanına benzeş olan bir yokzaman. Sayısal sanat olan (!) yeni bir gerçeklik kurgusuyla sınırları olmayan bir kara delik. Sanat her çağda olduğu gibi bu çağda da sayısal dünyanın dilini keşfederek, aynı dilden konuşarak kendine yeni alanlar açarak ilerliyor. Zamansız mekânsız olmak, zamandan aşkın olmak sanatın öznelerinden biri olsa da böylesi bir var olmayış anlamında hiç olmamıştı. Sanatın şimdiki mücadelesi ne istediğini bulmak ne gördüğünü paylaşmak, yaşatmak yolunda sanki bir tekillik durumundaymış bir karadelikteymiş gibi mekânı, nesnesi, varlığı olmayan sayısal dünyadaki yokzamanda var olmak.

 

Anahtar Kelimeler; Sanat, Zaman, Mekân, Dijital sanat, yokyerler, zamansız zaman, yokzaman.