Türkiye'nin araştırma ağlarına entegrasyonu ve bu ağların bilimsel çalışmalara etkisi: ODTÜ örneği


Işılak A., Aydinoğlu A. U.

5th International Higher Education Studies Conference, İstanbul, Türkiye, 14 - 16 Ekim 2021, ss.1

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Basıldığı Şehir: İstanbul
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.1
  • Orta Doğu Teknik Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

1933 yılında İstanbul Üniversitesi’nin kuruluşu ülkemizin yükseköğretim alanındaki ilk düzenlemesidir ve “araştırma alt yapısının oluşturulması ve bilginin üretimine ve yayılımına katkıda bulunulması amaçlanmıştır” (Umunç, 1986, p. 440). Akabinde yükseköğretim sisteminde 1946, 1973 ve 1981 yıllarında çıkarılan kanunlarla, Yükseköğretim Kurulu (YÖK)’nun kuruluşu da dâhil olmak üzere çeşitli değişikliklere gidilmiştir. 1981 yılı sonrasında da sistem; yeterliliği ve yetkinliği bağlamında birçok eleştirinin odağında yer almakla birlikte, değişiklikler toptan dönüşümü hedeflemeyen, yükseköğretime araç olarak yaklaşan planlar ve kanunlarla yapılmıştır.
Nitekim 10. Kalkınma Plânı’nında “eğitim ve araştırma kalitesine ilişkin sorunlar yükseköğretim sisteminin rekabet edebilirliğini, toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilme kapasitesini ve üretkenliğini olumsuz yönde etkilemeye devam etmektedir” denilerek, kalite odaklı rekabetçilik ve uluslararasılaşma gibi çeşitli hedef ve eylemlere yer verilmektedir (Kalkınma Bakanlığı, 2013). Kanunen ise AR-GE merkezleri ve teknoloji geliştirme ofisleri veya merkezlerine ilişkin düzenlemeler, yükseköğretim açısından yansımaları bulunan değişiklikler arasındadır.
Benzer şekilde, 10. Kalkınma Planı’nda değinilen uluslararasılaşmaya ilişkin olarak, “Yükseköğretim Politikalarında Yeni YÖK-2014’ten Sonrası” adlı Rapor’da; Hedef Odaklı Uluslarararasılaşma vurgusu ile “Yükseköğretimde Uluslararasılaşma Strateji Belgesi (2018-2022)”nin hazırlandığı aktarılmıştır. Belgede; uluslararasılaşmanın, “başta öğrenci ve akademisyen hareketliliği olmak üzere yükseköğretim alanına giren tüm uluslararası faaliyet ve işbirliklerini kapsadığı” vurgusu ile öncelikli olarak desteklenecek üniversitelerin belirlenmesinde Dünya akademik sıralamalarından yararlanılacağı belirtilmiştir. 11. Kalkınma Planı’nda da Dünya akademik başarı sıralamalarında ilk 100’e girilmesi, uluslarararsılaşmanın artması, dijitalleşme ve açık erişim konularında hedeflere yer verilmiştir.
Sonuçta, ülkemizce AB de uluslararası düzlemde önem atfedilen (European Parliament, 2015) uluslarasılaşmaya önem verildiği ancak bunda öğrenci ve öğretim elemanı hareketliliğine odaklanıldığı ve üretkenliğin değerlendirilmesinde uluslararası akademik sıralamaların veri ve hedef olarak alındığı dikkat çekmektedir. Öte yandan, uluslararasılaşmanın önemli ve ufak adımlar/maliyetler ile hızlı sonuçların alınmasının mümkün olabileceği, uluslararası araştırma işbirlikleri boyutunun göz ardı edildiği görülmektedir.
Bilimin evrildiği noktada, problemlerin kompleksleşmesiyle, daha fazla fizikî kaynak ve beşerî sermayeye ihtiyaç duyulması, ulusal ve uluslararası işbirliklerini gerekli kılmaktadır. Wagner, “bilimsel üretim süreçlerinin değiştiğini, işbirliğine dayalı yeni bir bilimsel anlayışın öne çıktığını ve bunu esas alan yeni bir bilimsel yönetişim çerçevesinin, geride kalınan durumları aşmada katkıda bulunacağını belirtmiştir (2008, p.1). Ayrıca, işbirliğini temel alan araştırma ağlarının bilimsel üretkenlik süreçlerini; fon yaratma, teknik alt yapı ve tecrübe paylaşımı, nitelikli, yerinde ve üretken beşerî sermayenin çalışmaya dahli ve örtük bilgilerin aktarımı suretiyle olumlu yönde etkilediğini aktarmıştır (Wagner, 2018). Bu işbirlikleri yalnızca yeni bilgi üretimini değil, bilginin kalitesini ve bu bilginin ekonomik değerinin karşılığını artırmakta (Phelphs, Heidl ve Wadhwa, 2012, p. 5) ve bilginin yayımını da —akademik sıralamaların girdisi atıf sayıları aracılığıyla— etkilemektedir (Abramo, Dangelo ve Costa, 2021; Abramo, Angelo ve Solazzi, 2011; Bozemann ve Lee, 2005).
Araştırma işbirliklerini şekillendiren faktörlerden bu işbirliklerinin işleyişinin ve performansının değerlendirilmesine uzanan geniş bir yelpazede ve farklı sektör ve bölgelerde yapılmış çalışmalar bulunmaktadır. Örneğin; Catalini, Fons-Rosen ve Gaulé (2020); yüz yüze olmanın etkisi ve mutlu tesadüflere değinerek, hava yolu ulaşım maliyetlerinin, işbirlikleri aracılığıyla yapılan AR-GE faaliyetlerine etkisini cinsiyetin, potansiyelin partner performansı gibi konuları da dikkate alıp disiplin ayrımına da giderek incelemiştir. Abbasi, Hossain ve Leydesdorff (2011), çelik endüstrisinde ortak yazarlı yayınlar ve bu yazarların işbirliği tercihlerini bibliometrik yöntemlerle ortaya koyarak, tercihli bağlanmanın gelişimini irdeleyerek doktora proje danışmanlarının işbirliklerine katılımda önemli bir odak nokta olduğunu aktarmıştır. Confraria, Blanckenberg ve Swart (2020) Afrika’da uluslararası araştırma işbirliklerini şekillendiren faktörlere ilişkin çalışmalarında, yurtdışı doktora derecesi sahibi olma ve uluslararası fon teminiyleuluslararası araştırma işbirliklerine yatkınlık arasında pozitif ilişki olduğunu belirtmiştir.
Bu çalışmayla Türk akademisyenlerin araştırma ağları ile ilişkilerinin ODTÜ örneği üzerinden ortaya koyulması ve tespit, bulgularla Türkiye’de yükseköğretime ilişkin uzun vadeli plânlarda ihmal edilen, uluslararasılaşmanın bir boyutuna katkıda bulunulması amaçlanmaktadır. Çalışmada, 14 akademisyenle derinlemesine mülakat yapılmış ve araştırmacıların araştırma ağlarına dahli, katılımı teşvik eden ya da caydıran faktörlere dair veri toplanmıştır. Mülakatlar Covid-19 sebebiyle çevrimiçi yapılmıştır. En kısa mülakat 45 dakika, en uzun mülakat 2 saat 45 dakika sürmüş ve ortalama mülakat süresi 1 saat 25 dakika olmuştur. Katılımcılar; Mühendislik, Fen-Edebiyat, Mimarlık, Eğitim Bilimleri fakültelerinden ve Deniz Bilimleri ve Sosyal Bilimler Enstitülerinden olmakla, 7 tanesi kadın ve 7 tanesi erkektir.
Ön bulgular şöyledir:
1. Akademisyenlerin eğitim geçmişleri ve konferanslar, araştırma ağları ile etkileşimde önemli kanallar olarak ön plâna çıkmaktadır.
2. Teknik altyapı, partnerin donanım ve yetenekleri ile fon kaynakları işbirliği tercihlerinde dikkate değerdir.
3. Fiziksel iletişim önemli olmakla birlikte, yeni iş birliklerinin tesisinde, elektronik araçlar ve sosyal platformların da kullanımı söz konusudur. Akademisyenler yeni iş birliklerinde meslektaşlarının olası partnere yönelik geri bildirim ve referanslarını önemli bir girdi olarak görmektedir.
4. Fonlama süreçlerinde, atama-yükseltme ve istihdam politikalarında iyileştirmeler yapılması gereklidir. Özellikle performans bazlı değerlendirmelerde metodolojik hatalar, adaletsizliğe ve motivasyon kaybına yol açmaktadır.
Çalışmayla; Covid-19’un bilimsel çalışma süreçlerine yansımaları, refleks olarak bilimin öncelik olarak değerlendirilme(me)si, politika oluşturmada katılımcılık, üniversitenin görevleri, açık erişim, düzenlemelerin çalışma süreçlerine etkileri gibi konularda da veriler elde edilmiştir.