Bu çalışma çağdaş muhafazakârlığın önemli temsilcileri arasında yer alan Leo Strauss’un düşüncesinin temellerini inceleyerek Straussçu muhafazakâr siyasetin eşitlikçilik-karşıtı zeminini açığa çıkartmaya çalışmaktadır. Siyasal düşünceler tarihi alanında sayısız eserler vermiş olan Strauss’un esas odağı Batı’nın krizi olarak adlandırdığı ve antik siyaset felsefesinin terkedilmesiyle ilişkilendirdiği olgu olmuştur. Strauss’a göre bugün Batı’nın yönünü kaybetmiş olmasının ardında modern düşünürlerin antik felsefeye sırtlarını dönmesi ve antik siyasal düşüncenin en önemli sorusu olan ‘iyi yaşam nedir?’ sorusunun artık rafa kaldırılmış olması yatmaktadır. Çözümü klasik siyasal felsefeye geri dönüşte gören Strauss’un muhafazakâr siyasetinin kaynağı da burada kendini göstermektedir. Straussçu bir siyasal felsefe kaçınılmaz olduğunu öne sürdüğü filozof ve kent arasındaki gerilime vurgu yaptığı ölçüde muhafazakârlığın iki temel problemiyle karşımıza çıkmaktadır: Seçkin azınlık karşısında niteliksiz kalabalıklar ve felsefi bilginin evrenselliği karşısında siyasal kanıların göreceliği. Çalışma tezini düşünürün antik filozof Ksenofon ve modern siyaset bilimci Hobbes üzerine çalışmalarını karşılaştırarak sunacaktır.
This study analyses foundations of Leo Strauss’s ideas who is considered among the significant figures of contemporary conservatism by attempting to uncover the anti-egalitarian foundation of his conservative thought. Known for his numerous works in the field of history of political thought, Strauss’s main concern has been the crisis of the West, which he associates with the loss of ancient political philosophy. According to him, the reasons for the loss of direction in the West lie in the modern thinkers’ abandonment of the ancient philosophy and its most crucial question: ‘What is good life?’ The origins of Strauss’s conservative politics, for which the resolution lies in the return to classical philosophy, reveal themselves at this point. A Straussian political philosophy exposes itself with two main problems of conservatism to the extent that it emphasizes the inevitable tension between the philosopher and the city: the select few vs. the unqualified masses and the universal knowledge of philosophy vs. the relativity of the political opinions. The study will present its thesis by focusing on a comparison between his works on the ancient philosopher Xenophon and the modern political scientist Hobbes.