Ortadoğu ve Dış Politika - Arap Ülkeleri ve İsrail, Meliha Altunışık, Editör, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, ss.61-90, 2022
2011 öncesinde
Suriye, içinde pek çok etnik ve dini grup barındıran, zayıf bir ekonomiye
sahip, doğal kaynakları kısıtlı, Türkiye ve İsrail gibi güçlü komşularla
çevrili, 20 milyonluk küçük bir devlettir. Batı emperyalizmi ve Fransız mandası
altında toprakları küçülmüş, tarihi olarak Suriye diye adlandırılan
topraklardan Birinci Dünya Savaşı sonrası Ürdün, Filistin ve Lübnan devletleri
oluşturulmuş, eski büyük Suriye’den geriye küçük bir devlet kalmıştır. Manda
döneminde özellikle Lübnan’ın Suriye’den koparılıp yeni bir devlet yapılması ve
sonra Hatay’ın Türkiye’ye katılması, daha sonrasında 1967 Savaşı’nda Golan
Tepelerinin kaybı Suriye devleti için önemli belirleyiciler haline gelmiş,
kaybedilen toprakların geri alınması ve “büyük Suriye hayali” dış politikanın
temel taşlarından birisi olmuştur. Büyük Suriye’yi yeniden kurmak ve “kayıp
toprakları” yeniden ele geçirmek rejimin ideolojisinin temelinde yatmaktadır.
Peki zayıf ve “küçük devlet” Suriye, nasıl olup da bölge siyasetinde özellikle
de 1970’den itibaren kilit rol oynar hale gelmiştir? Böyle küçük bir ülke nasıl
bölge siyasetinin ve olası bölgesel barışın vazgeçilmez aktörü olabilir? Suriye
dış politikasının temel unsurları ve dönüm noktaları nelerdir? Bu makale bu
sorulara cevap arayacak ve Suriye dış politikasında süreklilik ve değişim
temalarını dört önemli çerçeveyi göz önünde tutarak anlamaya çalışacaktır.