4. ULUSLARARASI AFET VE DİRENÇLİLİK KONGRESİ, İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE GÜVENLİ KENTLER, Eskişehir, Türkiye, 19 - 21 Ekim 2022, ss.29-36
Türkiye’de son yıllarda sıklığı artan sel olayları, yıkıcılık etkisi yönünden depremlerin ardından ikinci sırada gelmekte; çok sayıda can kaybına ve ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Gelecekte küresel iklim değişikliğine bağlı sel riskinin, özellikle sosyo-ekonomik ve mekânsal yapısı nedeniyle kırılgan olan kentlerde artacağı öngörülmektedir. Yerel iklim koşulları, topoğrafya ve bitki örtüsü gibi atmosferik ve çevresel koşulların yanı sıra, yanlış arazi kullanımı ve yetersiz drenaj sistemleri gibi insan kaynaklı etkenler su baskınlarına sebep olmaktadır. Bu bağlamda, seller, kentsel kültürel mirası tehdit eden tehlikelerin de başında gelmektedir. Korunması gerekli tarihi dokuların bilimsel yaklaşımlarla sel riskinin değerlendirilmesi, bu alanlarda risk azaltımına yönelik önlemler alınması ve dirençliliğin artırılması günümüzün öncelikli konularından biridir. Bu çalışmanın amacı, kentsel kültürel miras alanlarının sel hasar görebilirliğini etkileyen etkenleri tespit etmek ve sel hasar görebilirliğinin değerlendirilmesi için bir yaklaşım geliştirmektir. Mevcut bilimsel çalışmalar değerlendirilerek, kültürel miras alanlarının sel hasar görebilirliğini etkileyen parametreler tanımlanmış ve indikatör temelli kantitatif bir değerlendirme yaklaşımı benimsenmiştir. Çalışma alanı olarak Ankara’nın tarihi kent merkezi Ulus’ta, kentsel sit alanı içinde yer alan İstiklal Mahallesi seçilmiştir. Çalışma kapsamında, geleneksel konut dokusu içinde yer alan 32 adet yapı çalışılmıştır. Alanın tarihi, coğrafi ve sosyo-kültürel bağlamı, kentsel doku özellikleri, yapıların mimari özellikleri araştırılmıştır. Saha çalışması ile tarihi dokunun drenaj sistemi, sokak eğimi ve malzemesi, geleneksel konutların ise yapısal durum, cephe malzemesi, açıklıkların konum ve boyutları gibi hasar görebilirliği etkileyen niteliklerine ilişkin veriler toplanmıştır. İndikatör temelli kantitatif değerlendirme yöntemi kullanılarak yapıların sel hasar görebilirlik seviyeleri hesaplanmış ve sel hasar görebilirlik endeksi oluşturulmuştur. Hasar görebilirlik haritalarının hazırlanmasında Coğrafi Bilgi Sistemlerinden yararlanılmıştır. Çalışmadan elde edilen bulgular, önerilen analiz yaklaşımı ile kentsel kültürel miras alanlarında sel hasar görebilirliğinin değerlendirilmesinin önemini ortaya koymuştur. Geleneksel yapıların sel hasar görebilirlik seviyeleri belirlenerek kentsel ölçekte ve yapı ölçeğinde sel riskinin azaltılmasına yönelik öneriler geliştirilmiştir. Çalışma alanında sel riskinin azaltılması için yağmur suyu drenaj sisteminin iyileştirilmesi gerektiği tespit edilmiştir. Kültür varlığı niteliğindeki konutların korunması gereken değerleri de dikkate alınarak, yapıların hasar görebilirlik seviyelerinin düşürülmesine yönelik çatı onarımları yapılması, suyun yapılara nüfuz etmesini önlemek için yalıtım ve açıklık detaylarının iyileştirilmesi gibi müdahale yöntemleri ve alanları tanımlanmıştır. Bu araştırmanın sonuçları, tarihi dokularda sel hasar görebilirliğinin değerlendirilmesinin, afet risk yönetiminde risk önleme ve azaltmaya yönelik etkili stratejilerin geliştirilmesi, eylemlerin önceliklendirilmesi ve dolayısıyla kentsel dirençliliğin artırılması açısından önemini ortaya koymaktadır. Çalışmanın yöntem ve sonuçlarının benzer tarihi çevrelerde sel riskinin azaltılmasına yönelik çalışmalara katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Kültürel Miras, Sel, Hasar Görebilirlik, Risk Azaltma, Afet Risk Yönetimi
In Turkey, following earthquakes, floods are the second most destructive disasters that cause casualties and economic losses. As a result of climate change, the frequency of flooding events is already having adverse impacts, especially in cities due to their spatial and socioeconomic conditions. Specifically, environmental factors such as climate, topography and vegetation as well as human-induced factors such as rapid urbanization, uncontrolled development and land use, and inadequate drainage systems increase vulnerability to flooding. When disasters such as floods strike, the effects can be catastrophic in cities. Therefore, assessing the flood vulnerability of historic urban tissues, and taking effective measures based on an informed judgment about risks is critical to prevent and mitigate risks and increase resilience in historic urban landscapes. This study aims to develop an approach for assessing flood vulnerability in urban cultural heritage sites. Based on the current state-of-the-art on the flood vulnerability of historic buildings, vulnerability parameters were defined and an indicator-based quantitative assessment approach was proposed. İstiklal Neighborhood, which is located in the urban conservation area in Ulus, the historical city centre of Ankara, was chosen as the study area. Within the scope of the study, 32 traditional dwellings were studied. The historical, geographical and socio-cultural context and urban and architectural features of the study area have been researched. Data regarding the vulnerabilities of the studied buildings have been collected through a site survey using survey sheets. Following an indicator-based semiquantitative assessment approach, the flood vulnerability levels of the buildings were calculated and a flood vulnerability index was created. Geographic Information Systems were utilized in the preparation of vulnerability maps. The results of the study revealed the importance of assessing flood vulnerability in urban cultural heritage areas. Based on the assessment results, proposals have been developed to reduce the risk of flooding. Measures at city, neighbourhood and building scales should be undertaken. To decrease the flood vulnerability of the study area, raised street levels should be lowered to their original levels to prevent water penetration into the buildings. The drainage systems should be maintained. The condition of the buildings should be improved based on structural reinforcement and architectural conservation projects developed by conservation specialists. In addition, design solutions should be developed for openings that may be exposed to water penetration from the streets without having adverse impacts on the heritage values of the buildings. Assessing the flood vulnerability of historical structures allows decision-makers and users to develop effective strategies for risk prevention and mitigation, prioritize actions, and thus increase urban resilience. The proposed approach could contribute to the studies on reducing flood risk across a range of historic environments.
Keywords: Cultural Heritage, Flood, Vulnerability, Risk Mitigation, Disaster Risk Management