UYSAL Z. (Yürütücü)
TÜBİTAK Projesi, 2017 - 2019
Göksu nehri tatlı su
girdileri özellikle kış (Şubat) ve ilkbahar (Nisan) aylarında deniz yüzeyi ve
yüzeye yakın alt tabakaların sıcaklık, tuzluluk ve yoğunluk dağılımlarında
belirgin değişikliklere sebep olmuş ve bölgede hakim Küçük Asya Akıntısı etkisi
ile batı yönlü yayılım göstermiştir. Yaz ve sonbahar dönemlerinde nehir
debisinin düşük olması nedeni ile etki alanı sınırlı kalmıştır. Tatlı su etki
alanında açıklara oranla besin tuzu yükleri daha yüksek çıkmıştır. Deniz
çalışma alanı yüzey sularında besin tuzları ve TP değişim aralığı NO3+NO2:
0.05 - 1.74 µM; NH4: 0.06 - 0.83 µM; PO4: 0.02 - 0.11 µM;
Si: 0.35 - 2.93 µM; TP: 0.07 - 0.24 µM olmuştur. Göksu nehrinde besin tuzları ve TP değişim
aralığı NO3+NO2: 1.95 – 119.95 µM; NH4: 0.11 –
8.41 µM; PO4: 0.02 – 1.31 µM; Si: 1.17 – 148.58 µM; TP: 0.12 – 4.00
µM olmuştur. Baraj yukarısından (Ermenek Baraj gölü) denize karıştığı son
noktaya (Sökün köprüsü) kadar olan nehir yatağında ölçülen tüm besin tuzu
derişimleri giderek artan bir eğilim göstermişlerdir. 1980 öncesi döneme göre
nehir sularının besin elementleri yükleri yanı sıra Si/NOx, N/P oranları değişmiş ve
özellikle son yıllarda artış eğilimi gösteren NOx girdileri ile
denizde reaktif silikat kullanımını teşvik etmesi bölge sularında baskın grubu
oluşturan diyatom florasının gelişimini baskılayacak olup diğer fitoplankton
gruplarının zaman içinde öne çıkmasına neden olabilecektir. Deniz yüzey
sularında ölçülen partikül madde miktarları Ermenek Baraj gölü değerleriyle
aynı seviyelerdeyken, Sökün, Karakaya ve Kargıcak nehir istasyonlarından
sırasıyla 40, 20 ve 10 kat daha az partikül madde içermiştir. Deniz alanında partikül
fazdaki iz metal derişimleri en yüksek ilkbahar döneminde ve sırası ile
azalarak kış, güz ve yaz dönemlerinde saptanmıştır. Deniz örneklerinin aksine,
nehir örneklerinde partikül madde miktarı ile partikül fazda ölçülen iz metal
derişimleri arasında kuvvetli bir ilişki gözlenmiştir. Nehir boyunca ölçülen iz
metal derişimleri kıştan güze monoton bir azalma sergilemiştir. Nehir sularında
tespit edilen partikül madde ve buna eşlik eden iz metal derişimleri deniz
örneklerine kıyasla bir kat yüksek gözlenmiştir.
Çalışma alanında Göksu
nehir girdileri ile beslenen sığ kıta sahanlık sularında genelde fitoplankton
nicel ve nitel açılardan açık sulara oranla daha zengin ve yoğun bulunmuştur. Nehir
girdilerinden direkt etkilenen ve kıyı açık etkileşiminin görece zayıf olduğu
Taşucu Körfezi yüzey suları fitoplankton yoğunluğunun en yüksek görüldüğü
alanlardan birini oluşturmuştur. Çalışma alanında yıl boyunca genelde
diyatomlar, dinoflagellatlar ve diğer gruplara oranla baskın grubu
oluşturmuştur. Geçmişe yönelik (2002-2018) uydu veri analizleri Göksu nehri
girdilerinden etkilenen deniz alanı klorofil a içeriklerinde süreç içinde hafif
bir azalma eğimi göstermiştir. Deniz suyuna nehir suyu ekleme deneylerinde
Sökün suyu Ermenek Baraj Göleti suyuna oranla kıyısal ve açık suların
fitoplankton gelişimine 6.2 ve 7.9 kat daha fazla katkı vermiştir. Nisan
2018 döneminde metrekübe düşen zooplankton sayısı diğer dönemlerden yaklaşık 9
kat daha fazla çıkmış olup bu dönemde cladocera grubu baskın bulunmuştur. Bölgede
toplamda 103 takson balık yumurta, prelarva ve/veya postlarvası tanımlanmıştır.
Derin deniz balık türlerine ait bölgede 24 türe ait ihtiyoplankton
belirlenmiştir. Akustik yöntemlerle zooplankton ve balık üzerine sahada
toplanan veriler nehir girdileri ile bu grupların bulunurluğu arasında pozitif
bir ilişki olduğunu göstermiştir. Mevsim ortalamaları baz alındığında en yüksek
bentik canlı biyokütlesi Göksu nehrinin doğu ve batı yönündeki verimli sığ kıyı
sularında saptanmıştır.
Özetle, HES’ler ve nehir
yataklarına kurulan benzeri tüm setler, içeriğindeki erimiş besin tuzlarının
önemli oranda tatlı su florasınca kullanımına neden olmakta, denizel
fitoplanktonun gelişimi için elzem olan besin tuzlarının denize yeterince
ulaşmasına engel teşkil etmektedir. Setlerin oluşturduğu göletler ve doğal
olarak nehir yatağında akan suların besin tuzları içerikleri arasında büyük
fark oluşmaktadır. Proje çıktıları setlerin mümkün olduğunca denize uzak
konumda ve yüksek kesimlere yapılmasının doğru bir tercih olacağını
göstermiştir.