DÖVENCİOĞLU N. D. (Yürütücü), Karadöller D., KARADÖLLER ASTARLIOĞLU D. Z.
TÜBİTAK Projesi, 1002 - Hızlı Destek Programı, 2024 - 2025
Günlük algısal deneyimlerimiz birden çok duyu kanalından gelen sinyallerin birleşimi ve etkileşiminin sonucudur. Dil kullanımında da paralel benzerlikler görülür [1]. Bunun klasik örneklerinden biri ses sembolizmidir. Kelimelerin fonetik özellikleri ve anlamları arasındaki rastgele olmayan ilişkiye ses sembolizmi denir [2][75]. Çok çeşitli yaş ve farklı kültürel birikimdeki gruplarda yapılan çalışmalar tutarlı bir şekilde gerçek ve gerçek olmayan kelimelerle anlamsız şekillerin ses özelliklerine göre birbirleriyle eşleştirdikleri gözlemlenmiştir [3][4][5][6]. Ses sembolizminin en popüler evrensel örneklerinden olan Buba-Kiki etkisine göre şekiller ve kelimelerin sesleri arasında evrensel ve rastgele olmayan bir ilişki vardır [7][76]. Anlamsız kelimeler olan "buba" ve "kiki" kelimeleri görsel ya da işitsel olarak sunulduğunda buba kelimesi yuvarlak şekillerle, kiki kelimesi ise köşeli, sivri şekillerle bağdaştırılmıştır [8]. Ses sembolizmi ile ilgili çalışmaların çoğunluğu yetişkinlerle yapılsa da çocukların ses – anlam ilişkilerini bebeklikten itibaren kavradığı gözlemlenmiştir [1][9][10]. 8 – 14 yaşındaki çocuklarla yapılan buba – kiki çalışmalarında çocuklar da yetişkinler gibi buba kelimesini yuvarlak, kiki kelimesini köşeli şekillerle ilişkilendirmiştir [3]. Hatta çocukların ses sembolizmi ilişkilerini kullanarak yeni kelimeleri daha kolay bir şekilde öğrenebildiği tespit edilmiştir [11] [13][14][15][16]. Ses – şekil deneyleri, ses sembolizmiyle ilgili yapılan çalışmaların yalnızca bir çeşididir. Ses sembolizmi ilişkisi ses – şekil özellikleriyle açıklanabildiği gibi ses – dokunsal algı özellikleri ile de açıklanmaktadır. Fiziksel olarak ya da görsel olarak sunulan üç boyutlu malzemelerin [17][18][19][20], yiyeceklerin [4][21][22][23][24][25] ve oyuncakların [26][27]) dokunsal algı özellikleri ve ayırt edici sesler arasında sistematik bir ilişki olduğu ses sembolik kelimelerle yapılan çalışmalarda gösterilmektedir. Ses sembolik kelimelerle yapılan malzeme algısı çalışmalarında ise kelimelerin fonetik özelliklerinin algılanan malzeme özellikleri ile tanımlandığı sistematik haritalar mevcuttur [28][29]. Örneğin Japonca konuşan katılımcılar /hu/ sesini (/hu/ sesi latin alfabesi kullanan diller için /fu/ şeklinde okunmaktadır) sıcak, yumuşak ve esnek malzeme özellikleriyle bağdaştırırken /b/ ve /g/ seslerini sert algılamaktadır [20]. Japonca, ses sembolik kelimelerin alt grubu olan yansıma kelimeler açısından zengindir. Anlamsal olarak dokunsal algı özellikleri de barındıran yansıma kelimeler ses – dokunma özellikleri çalışmalarında tercih edilmektedir. Japoncada yapılan çalışmalarda gündelik malzemelerin algısal boyutları belirlenmiş, Japonca dilinde hangi fonetik özelliklerin hangi dokunsal algı özelliğini temsil ettiği araştırılmıştır [19][20][29][30]. Japoncaya benzer şekilde, Türkçe de günlük konuşmalarda sıkça kullanılan ses sembolik kelimeler bakımından oldukça zengindir (örneğin, şap şap, tıkır tıkır) [13]. Konu ile ilgili yapılan sistematik çalışmalar çok yeni ve sayıca oldukça sınırlı olsa da [31][32] ses sembolizminin malzeme ilişkisinde de evrensel özellikler olabileceğine işaret etmektedir. Bunun yanında Türkçe kelimelerle malzeme algısının boyutları çalışılmaya ilgili bir çalışma henüz bulunmamaktadır. Bunun yanında ses sembolizminin bebeklikten itibaren algılanabildiği [1] ve bu dil edinim süreçlerinde bu kelimelerin varlığından faydalandığı gösterilmiştir [77] ancak çocukların ses sembolik kelimelerin fonetik özelliklerini nasıl algıladığıyla ilgili bir çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışmada hem yetişkinler hem de çocukların Türkçe yansıma kelimeleri nesnelerin özellikleriyle nasıl bağdaştırdığını incelemek, yaş grupları arasındaki ortak özellikleri belirlemek amaçlanmaktadır.